Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

Ders Alınmalı…

Göz açıp kapayıncaya kadar 2019 yılı geliverir. Bir de bakmışız ki, sandıklar kurulmuş, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekillikleri için sandık başına gitme çalışmaları başlamıştır.

Bilinmelidir ki yıllar, insanların yaşamında çok uzun süreleri ifade eder, ancak devlet yaşamında önemli bir zaman dilimini ifade etmez. Yıllar yılları peşi sıra bırakır ve bakıldığında insan yaşamı için uzun sayılabilecek yılların geride kaldığı görülür. Bu nedenle 2019 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için daha uzun zaman dilimine ihtiyaç vardır diyerekten uykuya yatmak, ağustos böceğinin yaptığını yapmak hiç de doğru bir hareket olmasa gerek.

Bunun için biz böyle bir hatırlatmayı yapmak ve uyuyanları uykudan uyandırmak, uyuma niyetinde olanları ise bu isteklerinden vazgeçirmek istedik. Tartışmalı 16 Nisan halk oylamasının üzerinden neredeyse bir aya yakın bir süre geçmiştir. Sağduyu sahibi birçok yurttaşımızın, olanlardan ve gelişmelerden ders alınacağı beklentileri ne yazık ki yavaş yavaş boşa çıkmak üzeredir.

Bunun son örneği 2 Mayısta Cumhurbaşkanın AKP’ye resmen kaydının yapılması olarak gösterilebilir.

Tartışmalı da olsa anayasa değişiklik paketinin yürürlüğe girdiği, YSK tarafından resmen ilan edildiğine ve böylece süreç tamamlandığına göre bir partiye kayıt yaptırma işleminin bu denli aceleye getirilmesine ne gerek var?. Güncel bir tekerlemeyle “atı alan zaten Üsküdarı geçmiş”. Böylesi bir durumda fiilen var olan bir siyasi partiye mensup olma durumunu hukuken de perçinlemekte acele etmenin zorunluluğunun olmadığı kanısındayız. Ama gelişmeler bunun tamamen aksini göstermektedir.

Sanıyorum ki böylesine acele etmenin en önemli nedenlerinden biri % 49 civarındaki HAYIR oylarını bünyesinde toplayan oluşumun daha da güçlenmesi ve her şeye rağmen % 60 lara ulaşacak bir boyuta erişebilmesi ihtimalidir.

Bu nedenle ne yapıp edip HAYIR yönündeki oluşumun önünü kesmek, sağlanan birlikteliği parçalamak, böylece HAYIR yönündeki görüşün güçlenmesini ve siyasi iktidarın inişe geçmesini engellemek için daha bugünden büyük bir çaba sarf edilmeye başlanmıştır.

Anayasa değişiklik paketine EVET oyu verilmesi yönünde çaba sarf edenler, YSK’nın tartışmalı kararı sonucu başarıya ulaştıklarını kabul ederek vakit geçirmeden değişikliğin gereklerini uygulamaya koymak suretiyle, 2019’un hazırlıklarını daha bugünden yapmaya çalışırlarken, HAYIR yönünden oy kullananların oluşturduğu cephenin daha da perçinleşmesi ve güçlenmesi yolunda uğraş vermesi gerekirken, ne yazık ki kendi iç kavgalarını yapmaya ya da yaptırılmaya başlanmıştır. Bu hususta bu cephede olumsuz ve umutsuz rüzgârların esmesine neden olmaktadır.

Oysa ki HAYIR cılar için müsait bir ortam bulunmaktadır. Öyle ki; 7 Hazirandan daha müsait bir zemin oluşmuştur. Ancak oluşan bu zeminin güçlenmesi ve ülke geleceği açısından yeterli adımların atılması zorunludur.

Bu adımlar atılmaz ve oluşan zeminin değeri bir kez daha takdir edilmez, heba edilme yoluna gidilir ise, buna neden olanlar tarih önünde suçlu duruma düşecekler ve asla affedilmeyeceklerdir.

7 Haziranda yaşananlar tüm tazeliği ile belleklerde yerini korumaktadır.

7 Hazirandaki sonuca, siyasi yetersizlik ve başka bir anlatımla siyasi iktidarın tuzağına düşmek suretiyle seçmenin verdiği mesajın yerine getirilmemesi sonucu bugünlere gelindi.

Bir taraftan inadım inat diyen MHP genel başkanının tutumu.

Öte yandan istikşafi görüşmeler diye heba edilen günler.

Ve bu arada elindeki kuşun kaçırılması gibi muhalefete armağan edilmiş bulunan Meclis Başkanlığının kaybedilmesi, böylece iktidar kanadının yeniden güçlenmesi.

Sonunda 1 Kasım seçimleri ve 16 Nisan referandumu.

İşte hiç olmazsa bu sefer tüm bu gelişmelerden yeterince ders almak suretiyle ülke geleceğinin şekillenmesinde çok önemli bir kilometre taşı oluşturacak olan 2019 seçimlerinde de aynı hataya düşülmemesi ve uykudan uyanılması için herkesin kendine düşen görevi yerine getirmesi zorunluluğunun bilincinde olması gerekir.

Bu nedenledir ki daha şimdiden eldeki son fırsatı heba etmemek için gerekeni yapma yolunda herkes kendine düşeni yerine getirmeli ve sonra ne yaptım ne ettim diyerek ah ve vah etmemelidir…
nabiinal@hotmail.com

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER