Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Genelge onlar için…

Ama sorunlar da… Hatay’dan

Ama sorunlar da…

Hatay’dan Adana’ya ve oradan Mersin ve diğer illere uzanan yaşamların göçebe yorgunluklarına dair hikâyeler anlatılır kulaktan kulağa… Son Genelge ile o hikâyelerin sorunları biter diye bekleyenler mi? Hala beklemede…

2016 verilerine göre, tarımsal işletmelerde mevsimlik tarım işçilerine yapılan en yüksek günlük ücret ödemesi kadın işçiler için 63 lira ile Ordu’da, erkek işçiler için ise 83 lira ile Konya’da gerçekleşmiş. En düşük ücret ise kadın işçiler için 31 lira, erkek işçiler için 40 lira ile Hatay’da görülmüş. Hatay’da durum 2017’de nedir bilinmez ama, tarım işçilerinin zor şartlardaki yaşamları, Hatay’dan Adana’ya ve oradan Mersin ve diğer illere devam ediyor.
Oysaki 19 Nisan’da Başbakan Binali Yıldırım tarafından imzalanan bir Genelge ile sorunlara bir nokta konulmak istenmiş ve ‘bundan sonra…’ diye başlayan bir süreç başlatılmıştı. Hatta ‘Mevsimlik Tarım İşçileri ile İlgili 2017/6 Sayılı Başbakanlık Genelgesi’ olarak bilinen Genelge’nin başlangıç cümlesi, “Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla; bulundukları illerden başka illere giden vatandaşlarımızın ve ailelerinin bu süreçte yaşadıkları sorunlarının giderilmesine yönelik çalışmalar, ilgili kurum ve kuruluşların işbirliğiyle yürütülecektir” şeklinde başlamış, ilgili Genelge’nin 15 Maddesi’nde de, “İl düzeyinde alınacak tedbirler valiliklerce ilan edilecek ve tüm bu tedbirlere yönelik çalışmalar valilerin gözetim ve denetiminde icra edilecektir. Ayrıca valiliklerce tedbirlere aykırı davrananlar hakkında idari ve cezai yaptırım uygulanması için gerekli işlemlerin geciktirilmeden yaptırılması sağlanacaktır” denilerek asıl sorumluluğun Valiliklerde olduğuna işaret edilmişti. Peki, eldeki durum bu mu?
Hatay ve diğer illerde yaşanan ‘tarım işçileri’ sorunsalına dair Evrensel’in haberi, Genelge ile henüz bir mucize yaratılamadığını ortaya koyuyor. Paylaşılan yaşam hikâyeleri ve anlatılanlar, eldeki gerçeğin çok da değişmediğini netleştiriyor.
-UNUTULAN BİR EĞİTİM-
Urfa Viranşehir’den ailesiyle birlikte bu işi yapan Gülistan Gül, 9 yaşında başlamış tarım işçiliğine. Gülistan, 18 yıldır tarlalarda çalışıyor. 8’inci sınıfa kadar okula gitmiş, sonra hem çalışmak zorunda olduğu için hem de Viranşehir’deki evlerinde tek kalamayacağı için okulu bırakmak zorunda kalmış, Tarım işçilerinin çocuklarının neredeyse tamamı gibi.
-YİTİP GİDEN GENÇLİK-
“Gençliğimizi yaşayamıyoruz. Gezip eğlenmek bizim de hakkımız” diyor Gülistan, sabah işe gitmek için 5’te kalkıyor, günü öğle molası ve akşam 5’teki paydosun ardından ev işleri ile devam ediyor. “Ekmek yapacaksın, yemek yapacaksın, o, bu diyene kadar yoruluyoruz, akşamları yatamıyoruz bile” diye de ekliyor.
-HAYALİ Mİ?-
Konaklayacakları yere geldiklerinde, elektriğinden suyuna, çadırın kurulmasına kadar her şeyi kendilerinin yaptığını anlatan Gülistan, bazı yerlerde çadır yeri, elektrik ve su için arazi sahibine para ödediklerini de söylüyor. Yazın sıcağını, kışın soğuğunu, yağmurunu, çamurunu çektiklerini anlatan Gülistan’ın hayali mi? Düzenli bir işinin olması ve akşamları işten çıkınca evine dönebilmek. “Bizim de normal hayatımız olsa” diyor Gülistan, “Rahatça oturabileceğim bir ev istiyorum. Ateşi yakacağım, yemeği koyacağım diye bir sürü zorluk çekiyoruz. Bütün hayatım çadırda geçti. Bu hayattan kurtulmak istiyorum” diye anlatıyor dertlerini.
Gülistan, yılın 11 ayı evinden uzakta yaşıyor. Bu kadar çalışmanın karşılığında aldıkları para ise geçinmelerine yetmiyor. Bir yandan çalışıp borçlarını öderken, sezonun boş geçen günlerinde cepten yiyip, elçilere borçlanıyor, sonra da o borcu ödemek için çalışıyorlar.
-HASTALIK-
Başbakanlık Genelgesi’nde sağlık hizmetlerinin karşılanacağı yönünde de bir madde var. Şöyle diyor o madde…
“İl Halk Sağlığı Müdürlüklerince mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin kanser taramaları ile bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı düzenli sağlık taramaları, aşılamaları, gebe, bebek ve çocukların izlemleri yaptırılacak; üreme ve kadın sağlığı hizmetleri, çevre sağlığı hizmetleri ve sağlık okuryazarlığı faaliyetleri, periyodik olarak yürütülecek, bu hizmetlerin ve hizmetlere erişimin kolaylaştırılması amacıyla mobil sağlık ekipleri oluşturulacaktır. Ayrıca, mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda sağlık personelinin istihdamı sağlanacak ve hizmet ihtiyacına göre personelin çalışma saatleri düzenlenecektir.”
Hatta şöyle de bir ekleme yapıyor…
“Geçici yerleşim alanları; sel ve su baskını gibi doğa olaylarından olumsuz etkilenmeyecek, yol ve altyapı hizmetlerinin sunumunun kolaylıkla sağlanabileceği, sağlık şartlarına uygun, tehlikeli ve girilmesi yasak yerlere yeterli mesafede, işçilerin asgari ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikleri haiz ve işçi sayısına uygun büyüklükteki Hazine taşınmazları arasından seçilecektir. Bu kapsamda talep edilen ve Maliye Bakanlığınca uygun görülen taşınmazlar belirtilen amaçlarda kullanılmak üzere tahsis edilecektir.”
Gülistan mı? Şu sözlerle özetliyor sağlık konusunu:
“Hasta olursak doktora gitmiyoruz. Çadırda bir gün dinleniyoruz. İkinci gün hasta olsak da tarlaya gidiyoruz. Borçlar falan derken, insanın aklına rahatsızlık bile gelmiyor…”
-ÇADIRDA DOĞUM-
Yaşamının büyük bölümünü il il gezerek tarım işçiliği ile geçirmiş olan Zeytin, iki çocuğunu çadırlarda dünyaya getirmiş. Büyüttüğü çocukları tarlalarda çalışan Zeytin, çadırda; yazın sıcağı, sineği, kışın çamuru içinde tarlaya gidenlerin çocuklarına bakıyor. Herkes tarlaya gidince çadırın bütün işleri Zeytin’e kalıyor. Yemek yapıyor, ortalığı temizliyor, çocuklara bakıyor. Herkes tarladan dönünce de çamaşır mesaisi başlıyor Zeytin’in. Hava soğuk olduğunda günlerce banyo yaptıramıyormuş çocukları, Çocukları için sağlıklı, temiz bir ortam istiyor o da.
-İLAÇLAMA MI?-
Yaz günleri çok sinek olduğundan şikayet eden Zeytin, ilaçlama ve sağlık taraması gibi hizmetlere hiç rastlamamış yıllardır. Şimdilerde kaldıkları çadırlarını kendilerinin kurduğunu, elektriği kendilerinin çektiğini söyleyen Zeytin, gittikleri yerlerde elektriğin kaçak olduğu gerekçesiyle, gelen yetkililer tarafından kablolarının koparıldığını anlatıyor.
Çocuklarının sürekli hastalandığını anlatan Zeytin, kendisi ve çocukları için sağlıklı bir ortam istiyor. Eldivenleri kendileri almak zorunda oldukları için, eldiven yırtılınca ellerinin yara olduğunu söyleyen Zeytin, ayaklarında oluşan mantarlar yüzünden de yürümekte zorluk çektiğini anlatıyor.
-İLK MADDE-
Genelge’nin ilk maddesi ise, anlatılanların aksine, başka bir tablonun resminde duruyor…
“Valiliklerce, mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde; eğitim ve sosyal faaliyetleri ile işçilerin temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri ortak kullanım alanları olan, iklim şartlarına uyumlu, emniyetli, ekonomik, estetik ve fonksiyonel, prefabrike, betonarme ya da çelik iskeletli, yeterli büyüklükte bir bina ile elektrik, su ve kanalizasyon alt ve üst yapısı bulunan geçici yerleşim alanları oluşturulması sağlanacaktır.”
Peki, anlatılanlarla söz verilenler, ne zaman ve nerede buluşur? Bir bilen var mı?  -Tamer Yazar-