Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fatih Ertürk

“Organize işler bunlar…!”

Önce ilk iş FETÖ tarafından Amerika’nın beklentileri doğrultusunda 1 Mart 2003 yılındaki Amerikan askerlerinin Türkiye’ye kabulü ile ilgili tezkereye Hayır oyu veren CHP genel başkanı Deniz Baykal’a kesildi. Amerika Türkiye’yi dizayn işini ele almıştı; önce bütün kuruluş hazırlıklarını Amerika’da geçiren (Türkiye Nereye-Fatih Ertürk-2017 bu kitabı mutlaka okuyun) AKP iktidara getirilmiş ardından Büyük Ortadoğu (BOP) projesine engel olmak için yola çıkanlara sıra gelmişti. CHP; ulusalcı, Atatürkçü ve tam bağımsız Türkiye’den yana kadrolardan temizlenmiş ve farklı bir yoldan yoluna devam etmeye başlamıştı.

Ardından ikinci büyük dalga geldi. Sırada 12 Eylül öncesinde kontrgerilla ve özel harbin kontrolüne giren ancak 12 Eylül sonrasında kendilerine kurulan büyük tuzağın farkına varan, Muhsin Yazıcıoğlu cinayetiyle iyice ayıkan ülkücü ve milliyetçi gruplar vardı. Bunun için MHP’nin de temizlenmesi gerekiyordu. Bunun için 2011 seçimlerinin hemen öncesi seçildi. Bir anda MHP’li yöneticilerin kasetleri ortalığa saçıldı. FETÖ ile ortak hareket eden AKP’yi elinde tutan dinamik güçler Amerika’nın beklentilerini yerine getirmek adına suskun bir kararlılıkla uluslararası anlamda organize olarak hareket eden FETÖ çetesine destek vermeye başladı. 2011 seçimlerine giderken hatırlayacaksınız 10 MHP’li bir anda istifa etmişti. 30 Mayıs 2011’de bir de CHP üst düzey yöneticinin bir başka kasedi ortayı çıkmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’ye “bu işler bildiğiniz gibi değil ayağınızı denk alın. sıra tekrar size gelebilir” mesajı veriliyordu. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu konularda elinin rahat olması bu şantajları boşa çıkarıyordu. Allah var; MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’de o dönemlerde direnmeye çalışıyordu. Sonra uluslararası güçlere teslim olmayı seçti.

AKP 2011-2015 yılları arasında FETÖ ile işbirliğini kimi zaman dozunu düşürsede hiç koparmadı. 2002-2011 arasında ise zaten devlette birlikte örgütlenmişlerdi (AKP Gaziantep eski milletvekili Şamil Tayyar FETÖ için ‘onlara yargıyı ve emniyeti teslim etmiştik hata ettik’ diyecekti). Daha sonra ortaya çıkan belge ve bilgilere göre; FETÖ bir kısmı emniyete ait bir kısmı da özel olarak dizayn edilmiş 5 ayrı araçla yurt içindeki bütün güç odaklarını görüntülü olarak takibe almıştı. Kimi zaman bazı yakın AKP’li büyükşehir belediye başkanlarına da bu arabanın “ödünç” olarak verildiği iddia ediliyordu. Arabaların ikisini CİA’nin doğrudan teknik anlamda döşediği ve son derece teknolojik takip cihazlarıyla donattığı daha sonra iddia olarak ortaya çıktı. Ancak 17-25 Aralığı milat olarak kabul ederseniz 2014 yılından itibaren FETÖ ile AKP arasındaki itişme ve kakışma yavaş yavaş devletin istihbarat ve polis güçlerine de yansıdı. ABD istihbarat örgütlerinin bir uzantısı gibi hareket eden bu örgütün teknik olanaklarıancak ve ancak bu olaylardan sonra zaptu rapt altına aldı.

Ancak iddia şu ki hala FETÖ’nün elindeki bu olanakların önemli bir kısmı yok edilemedi. Yani ele geçirilemedi ve bir yerlerde birilerini yine birileri adına takip etmeye devam etti. İstihbarat kaynaklarının iddialarına göre hala en az iki araba bu güçlerin elinde ve nerede olduğu tam olarak belli değil. Umarım bu bilgi doğru değil ama endişe verici.

Niçin bunları yazıyorum biliyor musunuz…?

Hatay’da bir yerel gazetecinin arabasına son derece modern ve gelişkin yöntemlerle monte edilen teknik takip cihazı ile o gazetecinin özel hayatına girilip çok özel görüntüleri alındı. O gazeteciyi seversiniz, sevmezsiniz, yöntemlerini etik bulur ya da bulmazsanız ancak takip ve kayıt işi o kadar profesyonelce ve o kadar etkili ki (sadece telefonla alınan basit görüntülere hiç benzemiyor) insan ister istemez “bunu kim yaptı” sorusunu soruyor. Çünkü bu yerel gazeteci il bazında son derece etkili ve çarpıcı bilgileri paylaşıyor, kimi zaman bunu özel çıkarları için kullandığı iddiasıyla suçlansa da elde ettiği ham bilgiler hem AKP’yi hem de AKP’den CHP’ye gelen yerel yöneticileri tedirgin ediyordu.

Şimdi sorular şunlar; “Bu gazetecinin arabasına izleme, kayıt ve teknik takip cihazlarını kim yerleştirdi”. İkinci soru şu; “kurulan tuzakta rol oynadığı iddia edilen kadın gerçekten Suriyeli mi.”.”Türkiye’de yaşayan Suriyeliler bu tür operasyonlarda kullanılmaya mı başlandı”. Bu operasyonları kim ya da kimler hangi teknik cihaz ve takip gereçleriyle gerçekleştirdi. Kameraların yerleştirilme, olayı tespit etme ve kayda alma son derece profesyonel olarak gerçekleştirilmiş görünüyor. Peki FETÖ neden Hatay’da güç kaybetmiyor. Kim ya da kimler bu operasyonun arkasında. FETÖ ile ilgili daha önce Hatay’da yapılan operasyonlarda kim ya da kimler göz altına alındı. Kim ya da kimler hala bu örgüte gizli desteğini sürdürmeye devam ediyor. Bu operasyonu FETÖ terör örgütünün kalan son uzantıları mı gerçekleştirdi. Onlar yapmadıysa kim ya da kimler yaptı.

Gazetecinin yöntemlerini, haber yapma biçimini beğenir ya da beğenmezsiniz. Ortada bir yargı var. Size zarar verdiğini düşünürseniz gidip savcıya suç duyurusunda bulunurusunuz hukuk gereğini yapar. Ama bir insanın özel yaşamına alçakça tecavüz etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. O kişinin ailesini, çocuklarını, dostlarını böyle bir biçimde rencide etmeye de kimsenin hakkı yoktur.
Eğer o görüntüler doğru ve gerçekse; İnanın bana,

“Organize işler bunlar…!”

Fatih Ertürk

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER