Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

“Umutla Umutsuzluk Arasında”

Bundan altı yıl önce, 11 Mayıs 2013. Kurtuluş Caddesi üzerindeki HESOB, Bendevi Palandöken Esnaf Evi’nde Barışa şiirler okuyorduk. Esnaf Evi avlusu tıka basa doluydu.

Arka taraflarda çok sayıda basın mensubu vardı. Bir anda basın mensuplarını bir telaş aldı. Reyhanlıda bombalar patlamış ve çok sayıda yurttaşımız şehit olmuştu. Biz de toplantıyı kesmiş ve Reyhanlı ilçemize doğru yola çıkmıştık.

Bombaların patlamasından yaklaşık bir saat sonra Reyhanlıdaydık. Orada gördüğümüz manzara, dayanılacak gibi değildi. Acılar içerisinde yaşayan ve enkaz altında kalan insanlar…

Reyhanlı’da katliamını gerçekleştiren, ülkemizin birliğine, barışına, kardeşliğine kasteden bu haince saldırıyı bir kez daha nefretle kınıyorum.

Reyhanlı’da ülkemizin yaşadığı en büyük terör saldırısı sonucu yitirdiğimiz 53 vatandaşımızı anmamızın iki gün sonrası, 13 Mayıs Salı günü, son yüzyılın en büyük maden kazalarından biri ile sarsıldık.

Yüzlerce insanımızı Manisa/Soma’daki kömür madeninde yitirdik.

Üç gün ulusal yas ilan edilmişti. Ulus olarak üç gün yas tuttuk.

Bir işçinin ambulansa bindirilirken görevliye, “Çizmelerimi çıkarayım mı?” diye sorması, aradan altı yıl geçmense rağmen sosyal medyada fazlasıyla yer aldı. Başka bir işçinin “Beni değil arkadaşımı kurtarın, onun eşi hamile” demesi izleyenleri ağlatmıştı.

Şehitlerimize rahmet, yakınlarına sabır, tüm ulusumuza bir kez daha başsağlığı diliyorum.

Emile Zola’nın, gerçek yaşamdan kurgulayarak, gözlemleyerek kaleme almış olduğu Germinal’i okumaya başladım yeniden. 9 Şubat 1884’te Anzin Maden Ocakları’nda bir grev patlak verir. Zola soluğu hemen orada alır. Orada günlerce kalır. Not defteri elindedir; sorar, araştırır, gözlemlerde bulunur ve bu ölümsüz romanı insanlığa kazandırır.

Germinal, Zola’nın en iyi eseri, olması yanında dünya edebiyatının da en iyileri arasında yerini aldı. Hugo’nun ‘Sefiller’i, Balzac’ın Vadideki Zambak’ı, Dosyoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı da yine işçi sınıfının izlerini taşıyan dünya klasikleri arsında unutulmaz edebiyat yapıtları..

Ekmeğini ‘taştan’ çıkaran emekçilerin öyküleri edebiyattan sinemaya, resimden şiire, tiyatroya…sanatın tüm kollarını etkiledi. Ölüm kokan grizu patlamaları 1860’lı yıllardan bu yana “romanlara sızdı, beyazperdede kömür gözlerle tanıştı.”

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Servisi’nde uzun süreden bu yana kanser tedavisi gören ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, bundan on yıl önce, bugün, 18 Mayıs günü sabah saatlerinde yaşama veda etti. 19 Mayıs 2009, Cumhuriyet’in temelinin atıldığı, ulusal mücadelenin başlangıç gününde sonsuzluğa uğurlandı.

ÇYDD’den yapılan açıklamada “Çok sevdiği ülkesinin çocuklarında, gençlerinde ve yol arkadaşlarının yüreğinde hayallere, düşünceleri, ilke ve değerleri ile yaşamaya devam edecektir. Ülkemizin başı sağ olsun” ifadeleri kullanıldı.

Yaşamı boyunca cüzzamla savaştı, karanlıkla savaştı.

Prof. Dr. Türkan Saylan’ı, 2005 yılında Söke’de yakından tanıma olanağım oldu. Onun güler yüzü, tatlı dili ve hoşgörüsü yanında; engin bilgi birikimi ve gençlere taş çıkaran enerjisine hayran olmuştum.

Sayın Türkan Saylan, onurlu yaşamı boyunca tıptan eğitime ve örgütlenmeden demokrasi mücadelesine uzanan geniş bir alanda bizlere çok güzel izler bıraktı.

“Hoşçakal Atatürk’ün Kızı” diyerek sonsuzluğa uğurlanan Türkan Saylan, bugün artık Çağdaş Türkiye’nin “çağdaş duruş” simgesidir.

Onun, her zaman genç ve üretken kalmasını başarabilen bir bilim kadınının yaşamından on yedi yıllık bir kesit sunan, olumsuzluklardan yılmayan, hep çözüm üretebilen At Kız adlı anı kitabı şu sözlerle biter: “Yaşamda tek düsturum, çocuklara, gençlere tavrım, bana acı veren davranışların tersini yapmak oldu, bu da, olabildiğince huzurlu, kendimle ve çevremle barışık bir yaşam sürmeme yol açtı. Sevginin erdem olduğunu bana çocukluğumun kuşları, kedileri, mektup arkadaşlarını, okuduğum kitaplar öğretti. Zenginliğin-fakirliğin insan olmada bir rol oynamadığını, insanların her kesimde acı çekebildiğini, iç dünyaların gerçek zenginliğin kaynağı olduğunu, Sütçü Ayşe Hanım’dan, Terzi Fofo’dan, Bahçevan Zizo’dan öğrendim.”

Kardelen kızlara her seslenişinde Saylan, “Zamanlarını iyi kullanmalarını, kitap okumalarını, yabancı dil öğrenmelerini, insanları sevmelerini, dinlemelerini ve anlamalarını isterdi.”

Azra Erhat, Mina Urgan, Macide Tanır, Türkan Saylan…bir kuşaktılar. Cumhuriyet devriminin kızlarıydılar. Bu kuşak yaşamı, eğitimi, çağdaşlaşmayı Atatürk devrimlerini korumayı bilen bir kuşak. Ve şüphesiz ki Türkiye böyle insanlarla düzlüğe çıkacaktır.

Tüm duyarlı yürekler seni unutmayacak Sayın Türkan Saylan! Işıklar içinde yat!

Yarın 19 Mayıs 1919. 19 Mayıs 1919’da, Samsun’dan başlayan Milli Mücadele’nin ya da Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılı.

19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktayız.

Tüm uslumuza kutlu olsun

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER