“Yoktan, yoksulluktan, çaresizlikten bir Ulus ortaya çıkarmak…!”
10 Kasım’da bu ülkenin gelmiş geçmiş en önemli kişiliği, bir deha, bir kahraman, gerçek anlamda milletin adamı Mustafa Kemal Atatürk’ü andık.
Nankörlerin, hainlerin, iki yüzlülerin, ülkesini üç kuruşa satmaya hazır ahlaksız mirasyedilerin Atatürk’e saldırmasına aldırmayın siz. Bu ülkede helal süt emmiş her yurtsever, her vatansever, Allah’tan korkan kuldan utanan her inançlı insan Atatürk’e bir dua borçludur.
Daha fazla uzatmak istemiyorum. Büyük usta; ebediyete intikal eden Cumhuriyetin o sarsılmaz kalemi (ışıklar içinde yatsın) İlhan Selçuk’un yazısına bir göz atın, feryadına bir kulak verin istedim. Bugün bu köşe onun;
“Şaşıp kalıyorum…
Arap İngiliz’le birleşmiş, Türk’ü arkadan vurmuş.
Ermeni Rus’la birleşmiş,
Doğu Anadolu’yu kana bulamış.
Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş,
Batı Anadolu’yu ele geçirmiş.
Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık,
kan dökülmedik, kül olmadık hiçbir yeri kalmamış…
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!
Anadolu’nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez, yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk…
Nasıl kurtulmuşuz?
Şaşıp kalıyorum…
Yunan’ı nasıl denize döküp hizaya getirmişiz.
İngiliz’i İstanbul’dan nasıl çıkarmışız, dünyanın süper güçleriyle masaya nasıl eşit oturmuşuz?
Yıl 1923…
Anadolu’da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor;
Aç bîilaç, parasız; yüzde 95’i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz…
Ne yapacaksın?
Demokrasi yap!
Nasıl yapacaksın?..
2000’li yıllarda Şucu Bucu tarikatlarının ardına bu kadar adam takılmışken 1923’ün yanmış yıkılmış Anadolu’sunda nasıl demokrasi yapacaksın?
Kalan ne?
Yıl 1923…
Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan, Anadolu’yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın…
Fabrikan yok,
İşçin yok,
İş adamın yok,
Mühendisin yok,
Doktorun yok,
Uzmanın yok,
Tüccarın yok,
Suyun yok,
Barajın yok,
Elektriğin yok,
Kadınların çarşafa çuvala giriyor,
Erkekler dört karı alıyor,
Yurttaşlık yasası yok,
Üniversiten yok,
Banka yok,
Burjuva yok,
Proletarya yok,
İhracatçı yok,
İthalatçı yok,
Sermayen yok…
Kalkın bakalım…
Nasıl kalkınacaksın?…
Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var?
Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış?
Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış?
Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş?
Merkez Bankası 1930’a kadar neden açılamamış?..
Özel sektör nasıl oluşturulmuş?
Yeni devlet nasıl kurulmuş?..
Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş?
1920’de 10-11 milyon nüfusun yüzde 95’i
Alfabesizken, savaş artığı bir toplumla, okuma yazma seferberliği nasıl yapılmış?
Kitaplıklarda kitap yokken,
Ulusal kütüphane nasıl kurulmuş?
Okullarda tarih kitabı bile yokken, tarih nasıl yazılmış?..
Yok olmanın kuyusundan çıkıp, var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış?
Yunanlı ile nasıl dostluk kurulmuş?
Avrupa’da saygınlık nasıl kazanılmış?
Şaşıp kalıyorum…
2000’li yılları geçtiğimiz,
Yetmiş milyonluk Türkiye’nin haline bakıyorum…
Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız?
Herşeyimiz varken neler yapamıyoruz?..
Bir de bu ortamda,
Mustafa Kemal’e saldıranlara bakıyorum…
İlhan Selçuk”
- “Hatay’lı olmanın dayanılmaz ağırlığı…!” - 4 Aralık 2019
- “Ortadoğuda bir cennetten cehenneme; Hatay…!” - 27 Kasım 2019
- “Biz mi Suriyeye girdik yoksa Suriye mi bize…!” - 22 Kasım 2019
- “Hatay’ın geleceğine kim karar verecek…!” - 20 Kasım 2019
- “Yoktan, yoksulluktan, çaresizlikten bir Ulus ortaya çıkarmak…!” - 13 Kasım 2019
- “Suriyeliler dönmeden önce yurttaşın dönmesi lazım…!” - 8 Kasım 2019
- “Ördeklerin başarıyla indiği yere artık uçak inemiyor…!” - 6 Kasım 2019
- “Popülist Başkan olmanın dayanılmaz hafifliği…!” - 1 Kasım 2019
- “Türkiye için zor yıllar…!” - 30 Ekim 2019
- “Cenneti Cehenneme çevirmek…!” - 8 Kasım 2018