Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sokağın nabzı da, tansiyonu da…

Şarkılarımıza yansıyor 2010 yılında

Şarkılarımıza yansıyor

2010 yılında kurulan, Berlin merkezli Hard-Rock Grubu PanZehir’in ilk şarkısının sözlerine ve notalarına imza atan, grubun gitaristi Hasan Koç, “Pentagram, çok çok değerli bir grup. Açıkçası onların da şarkıyı dinleyip yorum yapmalarını isterdim” derken, PanZehir olarak bir gün Türkiye’de, Hatay’da konser verme düşüncesine açık olduklarının da altını çizdi.

Doğu kültürünün oryantalist tavrını Post-Rock ile birleştiren ‘Katre’ ile tanıdığımız Hasan Koç, bu defa Berlin merkezli Hard-Rock grubu PanZehir nedeniyle sayfamızda.
2019 Ocak ayında “Saklambaç” adlı; savaş, göç ve devlet terörünü konu alan şarkısı ile müzik listelerinde yer alan PanZehir; Özgür Şepşül (bas gitar), Engin Tarı (davul), Gökay Aydemir (vokal), Timur Çakıcı (gitar) ve Hasan Koç’tan (gitar) oluşuyor.
Duman, Seksendört, Moğollar, Haluk Levent, Gripin, Emre Aydın ve Kıraç gibi birçok sanatçı ve grup ile aynı sahneyi paylaşan PanZehir konusunda Rock müzik meraklılarını çok fazla bekletmeden sorularımıza geçelim mi? Garage rock, blues rock ve psychedelic rock türlerinin karışımından meydana gelen ve kökleri 1960’ların ortalarına dayanan Hard Rock noktasında ‘cover’ şarkılar ağırlıklı bir sahne performansı gösteren PanZehir meraklıları için bugüne başlayalım…
Sorularımızı, 2010 yılından bu yana Almanya’da yaşayan, Hatay-İskenderun doğumlu Hasan Koç’a yönelttik…

Rock, bir ‘başkaldırı’ müziği… Her şeyi olduğu gibi söyleyen, fazlaca süslemeyen! Peki, 2010 yılında kurulan Berlin merkezli PanZehir, bu başkaldırının neresinde?
PanZehir; ırkçılığa, ayrımcılığa, yobazlığa karşı bir tutumla, bir bakıma bunun panzehiri olarak kuruldu, ki grup elemanları da, bu konularda görüşlerini zaten net bir şekilde ifade eden, belli duruşları olan insanlar. Dolayısıyla, ‘bahse konu o başkaldırının ön safhalarında yer alıyor’ demek sanırım doğru olacak.
Çıkış noktanız, ‘yozlaşmanın ve ırkçılığın panzehiri sanattır’ inancı! Irkçılık ve Almanya ikilisi içinde böylesi bir çıkış noktası çok da sürpriz olmamış sanırım…

Peki, bu özel bir tercih miydi?
Hayır, özel bir tercih değil. Aslına bakarsanız, şu anlamda bunun özel bir tercih olmadığını düşünüyorum… PanZehir grubunu kuranlar; Gökay, Engin ve Özgür’ün oturup da, belli seçenekler arasından, ‘en iyisi biz ırkçılığı tematize edelim’ dediklerini düşünmüyorum. Hep dediğim gibi, her insanın bir derdi vardır ve bunu bir şekilde yansıtmaya çalışır, ki PanZehir de, sahip olduğu müzikal yetenekleri bu derdi yansıtmak için kullanmış durumda.

Sözleri ve notaları size ait “Saklambaç” adlı şarkınız; savaş, göç ve devlet terörü odaklı! Bakıldığında, şarkılarınızın ve müzikal duruşunuzun politik bir yönü de var. Tepkiler nasıl?
Şimdi şunu söylemek gerekiyor… Saklambaç, PanZehir’in ilk bestesi. Bu şarkı, grubun kendini ifade etmesi noktasında, ‘sözler’ noktasında yakaladığı ilk fırsat. Çünkü bakıldığında, PanZehir bir ‘cover’ grubu. Bu ne demek? Başkalarının sözcüklerini, melodilerini kendi süzgecinden geçirerek bugüne kadar dinleyenlere aktarmış. Cover yapılacak şarkılar, elbette ki içeriğine ve duruşuna bakılarak seçilmiş. Aslında grubun buna dair duruşu, sadece tercih ettiği şarkılarla değil, paylaşımlarıyla da ortaya çıkıyor. Mesela, verdiği bir konserin gelirini, Soma’da yaşanan kazada ölenlerin yakınlarına bağışlaması gibi! Özetle… PanZehir, bu ve buna dair örnekleri kendi içinde tekrarlayan ve buna önem veren bir grup. Yani yaşam tavrını, müzikle de, müziğin dışında olan paylaşımlarıyla da ortaya koyan bir grup. Sanıyorum, Saklambaç adlı şarkıyla da bu duruşu en net şekliyle, kendi adına sergileme fırsatı buldu. Bu şarkıyla da insanlara güzel bir şekilde ulaştığımızı düşünüyorum. Geçen yılın 25 Aralık günü Berlin’de bir konserimiz vardı. 550 dolayında bir izleyici kitlemiz vardı. O günkü konserde de tepkiler çok iyiydi, yayınlanan klibe ve şarkı sözlerine yönelik bize geri dönen tepkiler de… Bu şarkıyla kimilerini cesaretlendirebilmişiz, bunu görüyoruz.

Şarkı sözlerinin, sokağın nabzını yakaladığını düşünecek olursak… “Sokağın nabzı ve tansiyonu bize de yansıyor” diyor musunuz?
Tabi ki… Ama bu sadece Berlin sokakları değil… Sadece Almanya ya da Avrupa da değil! Bu coğrafyanın da nabzı bize yansıyor.

Berlin merkezli bir grupsunuz, ama Türkçe sözlü müzik yapıyorsunuz. Tercih neden bu yönde? Alman toplumuna mesaj verme kaygınız yok mu?
“Saklambaç” adlı şarkımızı Alman arkadaşlarımızla paylaştığımız zaman, ilk sordukları şey, ‘sözler’ oluyor. Bire bir çevirisini yaptık, ama gönül isterdi ki, evrensel anlamda bunu herkese de anlatabilelim. Sorunuza cevap olarak… Öyle bir kaygımız yok! Biliyorsunuz, Almanya’da, Türkiye’li vatandaşlarımızın sayısı oldukça fazla ve hitap ettiğimiz kitle de oldukça kalabalık bir kitle. Şu ana kadar ki oluşan ilgi de bu açıdan bizleri memnun ediyor.

Almanya gibi, aşırı sağ politikaların ve ırkçılığın ciddi yükselişte olduğu bir coğrafyada, bu kesimde biriken öfkeye karşılık sözleri notalarla birleştiriyor, bir bakıma onları eleştiriyorsunuz. Peki, bu tür gruplardan ya da düşüncedeki insanlardan sizlere yönelik her hangi bir yansıma oldu mu hiç?
Belin, çok kozmopolit bir yer ve gündelik ırkçılığın dahi, bence nadiren yaşandığı bir şehir. Zira çok farklı milletlerden insanlar bir arada yaşıyor. O açıdan bir rahatsızlık, en azından şu ana kadar yaşamadık. Bu açıdan bir baskı da hissetmiyoruz.

Sizi, en son Katre grubu ile tanıdık. Şimdi ise PanZehir! Aradaki mesafenin müzikal yolculuğu için ne söylemek istersiniz?
Şöyle söyleyebiliriz… Katre, yüzde yüz ‘sözsüz’ bir proje. Derdini, sözler olmadan, enstrümantal anlamda anlatmaya çalışan bir proje. Yer yer daha dingin, yer yer daha agresif ve dil olarak da ‘daha evrensel’ bir proje. Çünkü burada söz kullanmıyorsunuz. PanZehir ise… Belli bir dinleyici kitlesi olan bir grup, ki bu dinleyici kitlesinin ortak özelliği de, Türkçe biliyor olmaları. Belli bir mirası ve belli bir çizgisi var. Katre ise daha deneysel!

Kişisel olarak, PanZehir’in ‘şarkı sözlerine de yansıttığı’ o hem toplumsal hem de politik ‘misyon’ noktasında siz neredesiniz? Mülteciler, ırkçılık, barış, savaş ve terör başlıklarında… Yaşadığınız Almanya ve Türkiye bağlamında!
Kafanızı yastığa koyduğunuz zaman, ama en çok da hayatınıza dair iyi bir şeyler olduğu zaman, başına iyi bir şeyler gelmeyenleri düşünmeden, dünyanın adaletsizliğini sorgulamadan duramıyorsunuz. En basit örneği de… Oğlunuza sarıldığınız zaman, oğluna sarılamayan babaları düşünüyorsunuz. Bu bir empati durumu ve bu empati sizde oldukça, bunu bir yerlere kanalize etmeye çalışıyorsunuz. İşte o an, bu ruh hali notalara ‘sözler’ olarak yansıyor, ‘müzik’ olarak ortaya çıkıyor, hatta kitap oluyor, öykü oluyor, sinema ve fotoğraf oluyor. Bu anlamda, ‘neredesiniz’ sorunuza, ‘tam da içindeyim’ demem gerekiyor.

Yaşamın içinde kendini fazlasıyla hissettiren toplumsal, politik ya da sosyal konuları şarkı sözleri ile dinleyenlerinize ulaştırırken, sosyal projelere de dahil oluyor musunuz?
Az önce de bahsettiğim bir örnek var. Soma’da yaşanan maden kazasında, ki ‘kaza’yı tırnak işareti içinde yazmak lazım burada… Ölen madencilerin ailelerine, konser geliriyle yardım etmek ve destek olmak bu katkılardan sadece bir tanesi. Ya da 2 Haziran Gezi Festivali’nde, bize bu anlamda teklifler geldiği zaman, hiç düşünmeden ‘tabi ki çalarız ve destekleriz’ dememiz de.

Hard Rock denince, akla Deep Purpple ve Led Zeppelin gibi gruplar geliyor. Peki, Türkiye’de takibinde olduğunuz Rock gruplar var mı?
Benim için bir numara, ki takip ettiğim için de böyle… Pentagram. Çok çok değerli bir grup. Açıkçası onların da şarkıyı dinleyip yorum yapmalarını isterdim. Diğer arkadaşlarımın da takip ettiği grupların olduğunu biliyorum. Bu anlamda hepimizin bir müzik zevki var, ama… Pentagram’ı ‘1 numara’ya yazabiliriz.

Almanya konserleri devam ediyor. Merak edenler vardır… Gelecekteki konser listenizde Türkiye de var mı?
Aslına bakarsanız, bu, konuşulan konular arasında yer alıyor. Böyle bir fırsatımız olursa ve teklif de alırsak, Türkiye’de konser vermeyi çok isteriz. Çünkü herkes bir şekilde buraya bağlı. Ben ve Özgür buralıyız zaten. Gökay ise 15 sene İskenderun’da yaşamış. Timur ve Engin de öyle… Açıkçası, olursa eğer, bizim için de çok keyifli olur.

Peki, bir Hatay konseri için ne söylersiniz?
Diyebileceğim tek şey, çok iyi olur. Özellikle Özgür, böyle bir konseri çok istiyor. Şimdiden isim vermek çok doğru olmaz, ama… İki yer var şu an için, ki ikisinden biri olabilir. Bu sene içerisinde diye düşünüyoruz. Tabi henüz netleşmedi.

Şu ana kadar hep Almanya konserleri oldu. Peki, Avrupa’ya açılma ve hatta daha fazlası, planlamalar arasında mı?
Gruba katıldığımdan bu yana sadece Almanya’da sahne aldık, ki bir yıla yakın bir süredir gruptayım. Ama benden önce, grubun Avusturya ve İngiltere gibi yerlerde konserleri olmuş. Ama şunu da söylemek gerekiyor… Kendi müziğimizi yapmaya devam ettiğimiz sürece, konserlerin alanları hem artacak hem genişleyecek diye düşünüyorum.

Avrupa ve hatta Amerika’ya açılma noktasında biraz konuşursak eğer… Salt Türkçe, hitap ettiğiniz ya da etmeyi düşündüğünüz kitle açısından sizleri dar bir alana sıkıştırmayacak mı?
Evet, bu bir dezavantaj.

Konuyu biraz Hasan Koç noktasında ilerletirsek… Bir gün, ‘solo’ bir çalışma ile sizi izlemek ve dinlemek mümkün olacak mı?
Zannetmiyorum! Sanırım şunu itiraf etmem gerek… Birçok şeyi ben yapsam bile, yüzde yüz bana ait olsa bile, isim konusu beni biraz zorluyor. Bu sohbetleri, kardeşimle ya da yakın arkadaşlarımla da çok yaptığım için söylüyorum. Anlayacağınız, her şey bana ait olsun, ama bir topluluk olsun. Bu, çok daha makul. Ama ne olabilir… Bazen mesela filmler geliyor. Berlin’de, film müzikleri ile uğraşan arkadaşlarımız var. Benim de bazı akustik şarkılarım var. Bu anlamda ‘bir şeyler yapabilir miyiz?’ şeklinde teklifler geldiğinde, buna dair üretimlerim olmuyor değil. Ama ben, grup içinde üreten biri olmayı her zaman için tercih ediyorum.

Son olarak… Müzikal anlamda sırada ne var?
PanZehir ile bestelerimize tabi ki devam edeceğiz. Fakat Katre ile ilgili sıradaki albüm, bir mülteci ailenin hikayesini anlatacak. Savaşın başlangıcından, sınır geçişlerinde yaşadıkları zorluklara kadar, ki her detay gerçek olaylara dayanılarak kurgulanacak. Yine enstrümantal bir üretim olacak. PanZehir adına ise… Bestelere ve konserlere devam.

Teşekkürler…

-Tamer Yazar-